Osmanlı Öncesi Dönemi

Yaşar CELEP

Türklerden Önce Mesudiye

Samsun dan Batum’a, oradan Artvin-Bayburt’u içine alacak şekilde Köse Yaylası üzerinden Canik dağları boyunca Samsun’a ulaşan bölge, Doğu Karadeniz bölgesi diye adlandırılmaktadır.[1] Mesudiye nin de içinde bulunduğu Orta Karadeniz Bölgesi olarak bilinen saha, Ordu’nun doğusundaki Melet çayını içine alarak, aşağı Kızılırmak Havzası’nın batısına kadar uzanır.[2] Mesudiye İlçesi 40-41 derece kuzey enlemleri ile, 37-38 derece doğu boylamları arasında bulunmaktadır.

Eskiçağ Tarihi ve arkeoloji yönünden az araştırılan bölgelerden biri de Karadeniz Bölgesi ‘dir. Bu durumun en önemli sebebi, bölgenin dağlık bir yapıya sahip olması yanında, sahile bakan topraklarının yılın hemen dört mevsimi yeşil bitki örtüsü ile kaplı olmasıdır.[4] 13. yüzyıldan itibaren seyyah-araştırıcıların ilgi duyduğu Karadeniz Bölgesi’nde bilimsel çalışmalar 19. yüzyılda başlamıştır.

Karadeniz Bölgesi’nin uygarlık açısından en eski tarihinin M.Ö.1.000.000-100.000 yılları arasındaki Alt Paleolitik (Yontma Taş) döneminde başladığı, araştırmalar neticesinde anlaşılmıştır.

Bu bölgede henüz Neolitik (Taş Devri) olabilecek bir yerleşimden söz edilememektedir. Buna karşılık Prof. Dr. Mehmet Özsait ve ekibinin bölgede yaptığı yüzey araştırmalarında Kalkotik Çağ yerleşmelerine ait bulgular elde edilmiştir.

Ayrıca Ordu ilinin 114 km. Güneydoğusunda yer alan, Mesudiye ilçesine bağlı Kale Köy ‘de[7] Prof. Dr. Mehmet Özsait başkanlığında bir ekip yüzey araştırması yapmış ve sonuçlarını da yayınlamıştır.

M.Ö. II. binin ilk yarısında Anadolu’nun Kızılırmak havalisinde Hitit Krallığı’nın, M.Ö.II. binin sonlarında ise Phryg (Frigya) Devleti’nin ve Doğu Anadolu’da Urartu Devleti’nin kurulduğu bilinmektedir.

M.Ö. IX. yüzyılda Kimmerler Güney Karadeniz kıyılarına yerleşmişlerdir.[9] Daha sonra M.Ö. VII. yüzyılın ortalarına doğru Miletoslular bu bölgeye hakim olmuşlardır.

M.Ö. 750-700 tarihleri arasında Turgay bölgesinden ve Ural nehrinden geçen İskitler (Sakalar); Azak Denizi, Kırım ve Karadeniz’in kuzeyinden Tuna nehrine kadar olan bölgeye hakim olmuşlardır.

Prehistorik (Tarih öncesi) dönemden sonra Doğu Karadeniz bölgesine yerleşen Kimmerler ve İskitler tarih sahnesinden çekildikten sonra, bunların hakim olduğu sahada Türk kavimleri ortaya çıkmıştır. Gürcistan Tarihi’ndeki kayıttan var oldukları anlaşılan Bunturki ve Kıpçaklar, bölgedeki yer ve topluluk isimlerinden yöreye yerleştikleri düşünülen Halaçlar , Afşarlar ve Yazgurlar İskitlerin yurt tuttukları topraklarda hakimiyet kurmuşlardır.

Karadeniz Bölgesi’nde ilk Yunan Kolonilerinin M.Ö. VII. yüzyıl ya da bu asrın sonlarına doğru kurulmaya başlandığı bilinmektedir. Kaynaklarda Samsun ‘u kuranların Miletliler veya Asyalı bir kavim olan Foçalılar, hatta Atina muhacirleri olduğu yolunda görüşler mevcuttur.

İlkçağlarda bölgeyi hakimiyeti altına almış olan Pers İmparatorluğu’nun gücünün zirveye çıktığı dönemlerde, bölgeden vergi aldığı ve M.Ö. 480’de Yunanistan seferine çıkan Pers Ordusu’nda bölgede yaşayan topluluklardan oluşan birlikler bulunduğu bilinmektedir.

Danişmendliler Ve Anadolu Selçukluları Zamanında Mesudiye

Buraya kadar Karadeniz Bölgesi’nde yaşayan kavimlere ait bilgileri özetledikten sonra, bu bölgeye gelerek yurt edinmiş olan atalarımıza ait malumatlar verilecektir.

Türkçe konuşan toplulukların Orta Asya’daki asıl anayurdunun neresi olduğu üzerinde birçok fikirler ileri sürülmüştür. Tarihçi Prof. Dr. Faruk SÜMER ‘in de kabul ettiği gibi, Türklerin anayurdu Abakan, Tuba yörelerini de içine alan Yenisey ırmağı boyları ve ona yakın yörelerdir.

X. yüzyılın ilk çeyreğinde Süd-Kend’de Müslümanlığı kabul etmiş mühim bir Türk topluluğu görülmektedir ki, bunların Oğuzlar olduğu kanaati hakimdir.

Türklerin İslamiyet’e geçişleri Samanlıların Türk bölgelerindeki gayretleri ile olmuştur.

XI. yüzyıldan itibaren kendilerine Türkmen de denilen Oğuzların; Türkiye Türkleri ile İran, Azerbaycan, Irak ve Türkmenistan Türkleri’nin ataları oldukları bilinmektedir. Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinin hanedanlarının da onlardan çıktığını hatırlarsak Oğuzların dünya tarihinde büyük roller üstlenmiş bir Türk kavmi olduğu apaçık ortaya çıkmış olur.

Selçuklu Devleti’nin Karadeniz Bölgesi ile ilişkileri, Çağrı Bey ‘in 1018’de batı seferi ile başlamaktadır. Çağrı Bey’in batı seferi, ilk bakışta Doğu Karadeniz Bölgesi ile alakasız gibi görünse bile, Bizans’ın gücünün ne seviyede olduğunu Selçukluların anlaması bakımından önemlidir. Ayrıca, güneydoğu Karadeniz’de etkili olan Ermenilerin ve Erzurum-Artvin havalisinde etkili olan Gürcülerin ilk defa Selçuklu askerleri ile karşılaşması ve mağlup olmaları, ileride başlayacak olan Oğuz göçleri için çok önemli neticeler ortaya koyacaktır.

Çağrı Bey’in batı seferinden sonra, Karadeniz Bölgesi’ni de kapsamış olan ikinci Selçuklu akını İbrahim Yınal tarafından yapılmıştır. Dandanakan Zaferi’nin (23 Mayıs 1040) sonunda Büyük Selçuklu Devleti ‘nin kurulmasıyla, Sultan Tuğrul (1040-1063) devrinde Türkmen akınları sona ererek düzenli ordularla bu bölgeye girilmeye başlanmıştır.[17] Daha sonra Malazgirt Savaşı’na kadar olan zaman diliminde; 1047’de Büyük Zab Suyu ve 1054’de Muradiye ve Erciş’in fethi sağlanmıştır. 1057-1063 yılları arasında devamlı olarak Anadolu’ya akınlar düzenlenmiştir. 1064’te Alp Arslan Gürcistan üzerine sefere çıkmıştır. Malazgirt Savaşı öncesindeki son akın olan 1067-1068’deki akınında Trabzon’a kadar ilerleyen Selçuklu Ordusu şehri ele geçirememişse de çok büyük ölçüde tahribatta bulunmuşlardır.

Selçuklu Sultanı Alp Arslan ile Bizans İmparatoru Romanos Diogenes (Romen Diyojen) arasında 26 ağustos 1071 yılında Malazgirt Ovası’nda yapılan savaş sonrasında, Anadolu’nun kapıları sonuna kadar Türklere açılmıştır.

Danişmendliler, Anadolu ‘nun Türk yurdu haline getirilmesinde emeği geçen beyliklerden biri olup, 1071-1175 yılları arasında Niksar merkez olmak üzere, Orta Karadeniz Bölgesi’nin güney kesimlerine hakim olmuştur.

Emir Danişmend Taylu et-Türkmanî’nin gösterdiği yararlılıktan dolayı, Alp Arslan tarafından Sivas , Niksar, Elbistan ve Malatya kendisine yurt olarak verilmiştir.

II. Kılıç Arslan 1174 tarihinde Danişmendli Beyliği’ni ortadan kaldırmış,1176’da üzerine yürüyen Bizans İmparatoru Manuel ‘i Miryakefalon ‘da mağlup ederek Anadolu’daki siyasi üstünlüğünü herkese kabul ettirmiştir.